Kışın geçen şiddetli rüzgar ve fırtınaların ardından çıkan güneşin yeryüzünü ısıttığı gibi sımsıcak oldu kalbi. Yemyeşil çayırları süsleyen papatyalar gibi bembeyazdı teni. Pırıldayan mavi deniz gibi bakıyordu gözleri. Ve gülüşü martıların alaycı sesi gibiyankılanıyordu gökte, özgürce. Bütün sıkıntıları geçmişte bırakıp yeni bir sayfa açtı. Ve başladı yazmaya yeniden hayatı. Artık virgüller yoktu. Bir solukta kuracağı cümleler vardı.
Kısa ve öz. Sade ve açık.
Ve an’ı yaşamaya başladı bu günlük;
Saat 9:00 sabah kahvemi içmek için mutfağa gittim. Tek kişilik bir kahve yaptım kendime. Bir kaşık şeker attım içine. Karıştırdım. Balkon kapısını açtım. Hava güneşli ve sıcak. Kuşlar ötüyor. Kahvemi balkonda kuş sesleriyle yudumladım. Alt kattaki komşunun evinden sesler geliyor. Taşınıyor. Acaba kim gelecek yerine diye düşündüm. Kahve çok güzel. Ama iştahımı kapattı. Bir şeyler atmak için ağzıma buzdolabını açtım. Kendime bir tost hazırladım. Bir yandan kahvemi yudumlarken bir yandan da tostumu yedim. Gözlerimi kapatıp güneşin sıcaklığını hissettim. Kuşlar çok güzel ötüyor. Biraz oturdum ve hayal kurdum. Geçmişi düşündüm. Telefonum çaldı. Arayan arkadaşım. Beni yürüyüşe çağırıyor. Tamam çok iyi olur diye cevap verdim. Yatak odama çıktım. Yatağımı topladım. Yüzümü yıkadım. Pijamalarımı çıkarıp üzerime bir tişört giydim. Altıma da bir eşofman giydim. Çantamı aldım. Bir de ince bir mont bağladım belime. Güneş gözlüklerimi taktım. Ayakkabılarımı giydim. Kapıdan çıktım. Kapıyı kapattım ardımdan. Merdivenlerden indim. Arkadaşımla sokağın köşesinde buluştum. Birlikte deniz kenarına doğru yürüdük. Çay bahçesine oturduk. Birer çay söyledik.
Birer sigara yaktık. Ve geçmişten konuştuk.
Ve geçmişi yaşamaya başladı.
Ne güzeldi küçükken oyun oynadığım o köy meydanı. Bütün arkadaşlarımla geç saatlere kadar birlikte eğlenirdim. Annem zor sokardı eve. Sabahları kahvaltımı hazırlardı yatağımdan kaldırırdı beni öpücüklerle. Sonra okula giderdim hoplaya zıplaya. Birbirimize şakalar yapardık sınıfta. Bazen çok can sıkıcı olsa da yine de sonunda hep gülerdik.
Ah o üniversite günleri. Çok deliydik. Yurtta kalırdık, geceleri kaçardık pencereden atlayıp bara giderdik. Sonra yine pencereden yurda girerdik gizli gizli kimse fark etmeden. Kendimize günlük işler bulurduk. Anketörlük, stant hostesliği gibi ve ufak da olsa kendi kazandığımız paranın tadını çıkarırdık en sevdiğimiz yiyecekleri içecekleri donattığımız sofralarda günümüzü nasıl geçirdiğimiz komik hikayelerle süsler anlatırdık birbirimize.
Paylaşırdık sevinçlerimizi üzüntülerimizi, aşklarımızı anlatırdık, sırlarımızı anlatırdık güvenirdik çok herkese. Gelecek ile ilgili hayaller kurardık. Üniversite biterdi. İlk işimizin heyecanını, kendi başına olmanın özgürlüğünden korksak da umutlarımız bizi kamçılardı amaçlarımızın peşinden koşmamız için. Hedeflerimiz olurdu başarılı olmak için. Ne yaptığımızı değil ne yapacağımızı düşünür planlar yapardık, geleceği konuşurduk. Gelecekten bahsederdik.
Ve geleceği yaşamaya başladı.
Yarın hava güzel olursa denize gideyim. Güzel bir plan bu. Kitabımı da alırım. Okurum sakin sakin mis gibi havada. Akşamdan plaj havlumu yıkayayım yarına kadar kurur yanıma alırım, belki denize de girerim bikinilerimi de yanıma alırsam iyi olur. Şu faturaları da koyayım çantama, yarın öderim. Mesaj çekeyim belki Gökhan da gelir. Acaba tuhaf olur mu çağırmam.
Planlamış gibi mi olurum.. Çok ta emin değilim duygularımdan. Yine bana yakınlıkgösterecek olursa nasıl davranırım bilemiyorum. Ama olsun yaa ne olacak ki! İyi çocuk, hem beni çok güldürüyor. Kesin gelir. Zaten fırsat kolluyor beni görmek için. Hem bana da çok iyi geliyor onunla zaman geçirmek. Kendimi iyi hissediyorum. Kitabım hakkında konuşuruz, bana bu konuda destek olması çok hoşuma gidiyor. Acaba yazdığım kitabın değerlendirmesini ne zaman yapacak yayın evi. Çıktığında aileme göndermek için en azından on tane ayırmalıyım. Hı, Gökhan dan cevap geldi. İzmir’deymiş. Tüh fırsatı kaçırdın Gökhan. Neyse artık geldiğinde görüşürüz. Yatmadan bir maillerime bakayım. Acaba faturalar için hesabımda para var mı bir kontrol edeyim. Hımm . Yetersiz. Sanırım fatura ödeme planlarım yattı yarın için. Maaşımı beklemem lazım. Bu da ne! Yayınevi kabul etmemiş mi sözleşmeyi. Tühhh. Başka yayınevlerine teklif götürürüm artık napalım. Şu kahvemden son yudumumu alıp yatayım ben, yarın güzel bir gün olacak. O da ne gök mü gürlüyor. Eyvah. Deniz sefası da yattı. Bu hava düzelmez yarına. Bütün planlar suya düştü.
“Yenilerini yaparız demeye gücünüz var mı?..Ya da oturup geçmişi konuşursunuz her şeyden vazgeçip veya anlarla düşer kalkarsınız.
Ya da yeniden doğsanız…”
Sevil Koçarslan Özdemir