Kocaman bir ağacın en üst dalında bir kuş yuvası, içinde dört adet yumurta biri çatlamak üzere kıpır kıpır derken yuvadan düşüvermiş bir tanesi, çalının üzerine. Oradan geçen bir kız çocuğu, burnunun üzerinde çilleri ve kızıl saçları olan, görmüş yavru kuşu, yumurtanın çatlak boşluğundan dışarı çıkmaya çalışan. Hemen eğilmiş dokunmadan izlemeye başlamış. Minicik bir ayak, nasıl da itiyor kırık parçaları, kafası yumurtanın zarına yapışmış, çırpınıyor tüyü çıkmamış kanatlarıyla. Sonunda kurtulmuş yumurta kabuğundan. Gözleri kapalı, gırtlağını yırtarcasına bir çığlık atıyor. Küçük kız cebinden bir mendil çıkarmış ve kuşu onunla tutarak mendilin içine titizlikle sarmış. İki avucunun içine aldığı mendildeki kuşa: ”Tamam anneni bulacağız bağırma artık.diyerek evine doğru koşar adımlarla yürümüş. Kapıya ayağıyla vurmaya başlamış ta ki annesi kapıyı açana kadar. Tak tak tak. Bir yandan da sesleniyormuş annesine:

Anne bak bir kuş buldum. Yumurtadan yeni çıktı. Ne yapacağız şimdi? Bu daha çok küçük, ya ölürse?

Annesi masaya kaşıkla vurarak tak tak tak diye bir ses çıkarmış.

Evladım o yumurtayı artık yesen diyorum soğuttun iyice orasını burasını mıncıklarken.

Sana diyorum Urta! Duymuyor musun?

Neee! Ne var!

Ay! Bu kız sofrada uyuyor!

Urta uykusunu alamamış, kahvaltı masasında uykuya dalmış, kısa bir düş görmüştü.

Urtacığım okula geç kalacaksın, sofrada uyuyorsun hala, hadi git yüzünü yıka tekrar, kendine gel, şimdi okul servisi gelecek. O yumurta da yenilecek yanında götür yolda ye yoksa derslere kafan çalışmaz bak.

Tamam Anne.

Hadi servis geldi, al şu yumurtayı da acele et, çabuk.

Urta servise doğru koşarken kabuğu çatlamış yumurtayı bir çalının içine atar ve servisine biner, gözlerini yumar.

“Ah o otoriter özgüven tırtılları sürüne sürüne kemirirken emen uçangillere dönüşürler.”

 

Sevil Koçarslan Özdemir

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu girin.
Lütfen adınızı giriniz