İnsanın kendisi ile mücadelesi en büyüğü. Bu sabah ilk kez, ilk iş olarak denize gitmeyi başardım.
Bunca yıldır ilk defa babamın teşviki olmadan, sabah erken saatte kendiliğimden denize gittim. Babam hep söyler durur; “sabah bir kere olsun erken kalksan, deniz o kadar güzel oluyor ki…” Bu sabah için saatimi kurmuştum, uyandım ama yine de kararı uygulamam epey bir zaman aldı. Ama biliyordum, evet, bugün o gündü.
Hafif bir ürperti ile evden çıktım, biraz yürüyünce ısındım. Sahil bomboş, çok uzak bir yerde, sadece bir kişi denize girmiş. Bu pandemi günlerinde istesen böyle bir sosyal mesafe bulamazsın.
Uçsuz bucaksız bir kumsal ve sadece ben. Bu duygu inanılmaz. Denizin üzeri hafif puslu, nem var sanırım. Havlumu kumsala bırakıyorum. Önümde deniz, solumda yemyeşil dağlara bakıyorum, sessizliği dinliyorum. Ayaklarım suyun içinde… Bırr, yine ürperdim. “Buraya kadar geldin Damla, haydi bir hamlede gir.” diyorum.
Denize süzülüyorum; sonsuz bir havuza, sadece bana ait bir havuza…
Tertemiz suyun altında incecik kumlar, nasıl berrak her şey. Biraz ısınıp, aylar sonra yüzme antrenmanına yakın bir şey yapayım diye hedefliyorum. Ağrılarım var, güçten düştüm, ama her şey bir kulaçla başlıyor. Kıyıya paralel yüzüyorum, dönüyorum sayamadığım kadar. Gözlük ile mücadelem her zamanki gibi var, pıt atıyor gözümden, içine su giriyor, duruyorum, sıkıyorum, devam ediyorum.
Yüzerken insan vücudunu önce bir bütün, sonra parça parça düşünüyor. Her bir hareketinde bir kas çalışıyor, bir yer ağrıyor. Üzerinde durmuyorum, engelleyene kadar devam; hırpalamadan, dinleyerek ama sakince düşünerek, geliştirerek.
Yüzme bitince sırt üstü suya uzanıyorum, bir “ohhh” diyorum. Ama işte içimdeki o her an bir şey yapma isteğinden midir yoksa etrafı kontrol etme dürtüsünden midir, tam gevşeyeceğim sıra hop dikey pozisyona geçiyorum. İçim yatsana tekrar diyor, deniyorum. Suyun üzerinde gözlerim kapalı, sessizlikte yatarken, güzel düşünceler geçiyor aklımdan, şükrediyorum; sağlığıma, denize, havaya, güzelliğe… Hop tekrar dikey.
Bir bakıyorum ayaklarımın altında bir anda onlarca balık, nasıl güzeller… Bana değmeden, sanki birbirlerine saygıyla, kaotik görüntülü düzenleri içinde hareket ederek uzaklaşıyorlar. Tekrar durgun, berrak su ve kumlarla baş başa kalıyorum.
Durduğumdan bu yana hafif üşüdüm ve aklımda işe yetişme düşüncesi var oysa hiç çıkmak istemiyorum. Hep öyle olmaz mı, insan bir şeye zorunlu olunca tersini yapmak daha tatlı gelir.
Ağırdan alarak çıkıyorum, duş alıyorum, sırtımda havlum, denize, uzaklara bakıyorum, aklıma ilk gelen, Toy Story’deki Buzz karekterinin repliği:
“ … to infinity and beyond.” (sonsuza kadar ve ötesine)…
Saçımdan akan minik damlalar, yüzümde bir gülümseme, derin bir nefes alıyorum, yürüyorum…
İnci Damla Çiyan
16.06.2020
Kuşadası / Evden çalışma günleri
O kadar naif bir yazı ki kaleminize sağlık… Aynen anlatımınizdaki gibi sakin sakin okudum… Çok cok güzel anlatmışsınız…