Benim çocukluğumda Kan Kardeşi olmak diye bir şey vardı. Sırf kan kardeşi olmak için; iki çocuk durduk yere keskin aletler kullanarak kendi parmaklarını kanatır, sonra onları birbirine sürterdi. Hadi durduk yere olmadıysa da; diyelim ki iyi hesaplayamadın ve tırmandığın komşu bahçenin duvarından düştün, bacağından da kan geldi. Yakındaki arkadaşın hemen şunu söylerdi: “Dur ben de elimi keseyim de kan kardeşi olalım.”
Şimdi burada kendini methetmek gibi olacak ama ben biraz akıllı bir çocuktum. Birlikte top oynayacağım diye hiç öyle saçma sapan aile bireyleri edinmedim. Bir koşu eve gidip, sana en acilinden tentürdiyot, pamuk, yara bandı gibi pek faydalı olacak şeyler getirmek yerine; senin canın yanıyorken tepende dikilip kanından faydalanmaya çalışan adamdan hayır gelmez bana göre.
Bugünse nur topu gibi bir kardeşlik kavramımız oldu. Kolonya Kardeşliği. Madem gerçekten aile bağımız olmayan biriyle kardeş olacağız tüm dünya geneline yayalım bu kardeşliği öyle değil mi? Hem ritüeli de kolay. İki kişi arasında daha özel bir bağ olsun istendiğinde birebir aynı markanın aynı şişesinden alırız olur biter. Ben şahsen kızımı şimdiden örgütlüyorum. İster anadan doğar doğmaz tekne kaptanlığı eğitimi aldırılan çocuklarla oynasın, ister ailesinin ayakkabı alacak parası olmadığı için yalın ayak dolaşan çocuklarla. Benim için hiç fark etmez. Her mihnet kabulüm ama yeter ki kolonyası olmayan çocuklarla arkadaşlık etmesin. Valla hah işte buraya yazıyorum. Ben doğurdum filan demem, ceza olarak sabah akşam tüm evi dezenfektanlarla temizlettiririm ona göre.
Tabi ki meseleyi egzajere ediyorum. Konu kafamda şöyle başladı. Hafta sonu evdekal sendromumun bacağını kırdım da, bildiğim bir kafeye arkadaşımla oturmaya gittim. Artık zorunlu olduğu üzere masada her daim kolonya var. Haliyle arkadaşımla birbirimize kolonya ikram edip duruyoruz. Hiçbir kardeşliğimiz yoksa kolonya kardeşiyiz artık. Hala evden dışarı çıkıp bir kafe ya da restoranda oturmamış olan varsa lütfen ayıplamasın. Sürekli önünde olunca insanda garip bir duygu oluşuyor çünkü. On dakikada bir eline kolonya sürmek istiyorsun. Üstelik virüsten korunma kaygısından filan da değil yani. İş olsun işte. Anlamsız bir refleks şeklinde sigaraya el atar gibi elini kolonyaya atıyorsun.
Böyle giderse yakında mekan sahipleri kuver ücretinin içine kolonya bedeli de eklerlerse hiç şaşırmayın…
Didem Elif
Not: Kaş’ta yaptığım bir yürüyüşte bu fotoğrafı çekmiştim. Yeni nesil, aşkının adını kaktüslere kazıyor. İnsanoğlu kadar tuhaf varlık yok. Bir yerden sonra sürü psikolojisi işliyor olmalı.