Zor geçen bir gecenin sabahında, daha gün doğmadan yüreğindeki sıkışmayla yataktan çıktı. Eğer çıkmazsa yatak onu boğacaktı. Hiç sabah olmayacakmış gibi hissetmişti, bütün geceler bu kadar siyah mıydı? Kurtulmak istedikçe bir kara deliğe çekiliyordu sanki. Yataktan karanlığı yırtarcasına fırladı. O hızla üzerine bir hırka geçirip yalınayak bahçeye attı kendini. Ayakları nemli çimlere değdiği anda ürperdi. Ürpertisinin ucuna ilişen ve sonra tüm bedenine yavaşça yayılan huzuru hissetti.
Güneş tepelerin ardından o iç ısıtıcı turuncu ışığını göndermeye başlamıştı bile, geçti bak dercesine… Gökyüzünün ilk ışıklarla dans edişini izlerken kollarını açıp yavaşça dönerek eşlik etti bu dansa. Pofuduk bulutlar da heyecanla salınıyorlardı sanki.Yeni günle birlikte herkesin keyfi yerine gelmişti. Gözlerini gökyüzünden yeryüzüne çevirince, baharın gelişini rengarenk çiçeklerle süslenerek karşılayan topraktaki o eşsiz dinginliğin farkına vardı. Farkına vardıkça önünde yollar açıldı.
Zorlu geçen bu geceyi aslında zorlaştıran kendisi miydi? Böylesine zorlu geçen bir gece miydi sadece? Sahi en son ne zaman kendini iyi hissetmişti? 2 yıl önce mi? 2 yıldır her gün bu sıkışmışlıkla mı yaşıyordu? Her gün birilerini suçlayarak, öfke kusarak. İçinden “koskoca 2 yıldır hem de her gün,” diye geçirdi.
Gözleri doldu. Evin bahçe merdivenine oturup usul usul ağlamaya başladı. Giderek şiddetlendi ağlaması. Gözyaşları aktıkça içinden de bir şeyler akıp gidiyordu. Kontrol etmeye çalışmadı ilk defa duygularını. İzin verdi. 2 senedir yaşadığı tüm hayal kırıklıklarını, kırgınlıklarını, öfkelerini, sıkışmışlıklarını serbest bıraktı. Güçlü görünmek için kendini zorladığı, ihtiyaçlarını dile getirmektense sürünmeyi tercih ettiği tüm anları tek tek yeniden yaşadı. İçinden akıp gidenleri sessizce izledi. Uyandığından bu yana fark ettiklerini düşündü. Bütün bu seremoni ona bir şey anlatıyordu sanki.
Hayat başlı başına bir mucizeydi. Her doğan gün yeniden başlamak için bir fırsattı ve Allah yeniden başlayanların yardımcısıydı. O an, o merdivenlerde bir seçim yaptı. Bu andan itibaren kendisi için bir şeyler yapacaktı. Birilerinin onun değerini anlamasını beklemeyecekti. Çünkü değerini bir başkası belirleyemezdi. Çünkü o da herkes gibi biricikti. Seni seviyorum canım kendim, iyi ki varsın dedi. Sanki uzun zaman sonra ilk defa aldığı bir nefes tüm vücuduna yetmişti. İçindeki huzurla artık yeni güne hazırdı.
Bahçenin bir köşesine ektiği sebzelerin yanına gitti. Şükrederek topladı, kokladı, sevdi sebzelerini. Merdivenlere doğru yürürken kuşların seslerine takıldı. Bu her gün böyle miydi? Şimdiye kadar nasıl da fark etmedi bunu. Kokusu, dokusu, sesi Allah’ım bu ne müthiş bir sabahtı. Kendine has bir rayihası vardı bu sabahın, şimdiye kadar hiç tatmadığı. Bu huzur değil, adını koyamadığı bir duyguydu. Duygusunu tarif etmekten de vazgeçti. Yaşadı. Sonra arka fondan neşeli sesler, uykulu gözlerle “acıktık,” diyerek geldiler. Karşılarında sakin, huzurlu bir yüz görmenin hafif hayretiyle hep birlikte kahvaltı hazırlamaya gittiler. Neşeli sesler, neşeli cıvıltılara karıştı. Yeniden başlamak için bundan daha iyi bir sabah olamazdı.
Tuğba Sezer
Böylesine iç dünyası zengin arkadaşlarım olduğu için kendimi iyi hissediyorum. Kendisine ” seni seviyorum canım benim” diyebilen birinin bir başkasının hayatını güzel edeceğini sevmeye önce kendimizden başlamamızın sihrini hissettim öykünüzde teşekkürler Tuğba ❤️
Bu güzel yorum için asıl ben teşekkür ederim
Canım seninle gurur duyuyorum. Duygularını paylasabildigin ve kendini onurlandirdigin için. Hayatımda olduğun için teşekkür ederim. Sevgiler❤