Onlar Cumhuriyet ile çağ atlayan Türk Kadınlarının ilk kuşağı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında doğmuşlar ve Cumhuriyet’in tüm heyecanını, umutlarını, ideallerini içlerinde hissederek yaşamışlar.

Onlardan o kadar az kaldı ki ve anlatacak o kadar çok öyküleri var ki ya yazılmamış ya duyulmamış ya da unutulmuş.

Anlattıkları masal değil, yaşanmış öyküler ve capcanlı karşımızda Cumhuriyet’in şahitleri Cumhuriyet’in Genç Kızları…

İlk söyleşimiz bu yılın Şubat ayında Nermin Senemoğlu ile başladı. Onunla neredeyse 100 yıl öncesine gittik; bugüne gelmek istemedik desem?

Hadi kendinden dinleyelim Nermin Senemoğlu’nu ve Cumhuriyet’in ilk yıllarının öykülerini.

Nermin Senemoğlu

  1. Bölüm

“Ankara’da geçti genç kızlığım. Kızılay’da bisiklete biner, Madam Larissa’nın bonmarşesine gider, Kızılay binasının yanındaki özen Pastanesinde buluşurduk arkadaşlarımızla… Güzeldi o yıllar; gençtik, özgürdük, neşeliydik…“

Nermin Senemoğlu Cumhuriyetin genç kızlarından… Bugün 96 yaşında. Arkasında koca bir hayat var. Nasıl geçti diye sorunca “Çok güzel geçti, benim mutlu bir hayatım oldu” diyor gözlerinde kaybolmayan ışıltıyla.

Hayat herkes için iniş çıkışlarla dolu şüphesiz. Nermin hanımın hayatı da öyle olmuş ama o geriye dönüp baktığında hep güzel şeyleri hatırlıyor, anlatıyor. Belki de gözlerindeki ışıltının sırrı budur.

1929 yılında İstanbul Sütlüce’de dedesinin Haliç kıyısındaki konağında doğmuş. Ama ne doğum; O sene görülmemiş bir kış oluyor İstanbul’da. Boğaz’ın donduğu sene. Annesi karnı burnunda hamile, buzda kayıp düşüyor, kötü düşüyor. O anda düşmenin acısı ve doğum sancıları birbirine karışıyor; feryat figan, evde canhıraş bir koşuşturma, ebeler nineler ama nafile… Alışılmış bir doğum değil bu! Bebek gelemiyor bir türlü. Allahtan yakındaki Balıklı Rum Hastanesi doktorları imdada yetişiyor; bebeğin boynuna kordon dolanmış meğer. Hastaneye götürecek zaman bile yok. Mucize kabilinden doğumu yaptırıyorlar, anne de kurtuluyor şükür. Zor doğuyor Nermin, zor tutunuyor hayata.

Nermin o konakta geçiriyor çocukluğunu. Halıcıoğlu ilkokuluna gidiyor. O yıllardan en çok Atatürk’ün ölümünü ve onun naaşını okulun tüm çocuklarıyla Dolmabahçe Sarayındaki ziyaretlerini hatırlıyor. “Çok ağladık, tüm arkadaşlarım ağladı, sonrasında günlerce ağladık” diyor, hala yaşlı gözleriyle.

KONAKTAN APARTMAN DAİRESİNE…

Ankara yılları başlıyor

Baba Mustafa Arif Yazar, Sultanahmet Sulh Hukuk hakimi. Bir gün tayini Ankara’ya çıkıyor, Cumhuriyet Baş savcısı olarak. Vali Nevzat Tandoğan onun Büyükada’dan arkadaşı ama bu terfinin arkasında belki de Atatürk var.

Şöyle ki: Atatürk Tarsus’a geliyor. Hakim Mustafa Arif Yazar  da o sıralar Adliye teftişi için geçici görevle orada. Atatürk Vali Konağında, tüm erkan karşısında el-pençe divan.  “Ne var, ne çok buralarda” diye sorunca Vali biraz sıkıntıyla “ Efendim, Adliyemiz kapandı. Genç bir müfettiş hakim geldi, Adliyemizi kapattı” diyor. Görülmemiş, duyulmamış bir durum bu.  Atatürk de “Çağrın gelsin hakimi, neymiş derdi” diye buyuruyor. Hemen huzura kabul ediliyor kahramanımız. “Paşam işte budur o malum müfettiş Mustafa Arif Yazar efendi” diyorlar. Atatürk’ün yekten “Hiç mi korkmadın koskoca Adliyeyi kapatırken” sorusuna “Bana bir görev verildi ben de görevimin gereğini yaptım, korkamadım tabii ki, bir tek Allahtan korkarım “diyerek dimdik yanıt veriyor.

Atatürk yanındakilere dönüp “Bu akşamki baş misafirim Mustafa Arif Yazar beydir” diyor.

Kısa bir süre sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olarak tayin oluyor bu genç hâkim.

Liyakatin önemsendiği, ödüllendirildiği yıllar…

Böylece başlıyor Nermin’in Ankara yılları. Artık konakta değil, o zamanlar adı Çelikkale Sokak olan şimdiki Adem Yavuz sokakta bir apartman dairesinde yaşamaya başlıyorlar. Aynı sokakta Vali Konağı da var; Vali Nevzat Tandoğan.

Mimar Kemal İlkokulu ve Orta Okulu  sonrasında Ankara Kız Lisesine gidiyor Nermin…

Taze bir Cumhuriyet, taptaze başkentinde geleceğe umutla bakan Cumhuriyetin Genç Kızlarına karışıyor Nermin…

(devam edecek)

Meral Çiyan Şenerdi

16 Nisan 2025

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu girin.
Lütfen adınızı giriniz