Doğruyu söylemek kaybetmenin yarısıdır. Doğruyu söylemek gerekirse başkanım biz mutsuz ailelerin çocuklarıyız.
Gitmek üzerine binlerce yazı yazılmıştır. Fakat gitmek sınıf sınıftır. Birileri oturup üşenmese şayet birkaç familyayla anmaya başlarlar gitmeyi. Gitmesi gerektiği için gitmek, aşk bitince gitmek, aslında ortada hiç aşk yokken doğru olanı seçip gitmek, mecbur kalıp gitmek ya da siktir olup gitmek. Ne bileyim… Neyse. Az önce ne oldu biliyor musun? Onu düşündüm. Ne yani çok mu anormal bu şimdi bunu söylüyorsun diyeceksin. Hiçbir şey yokken yok olup giden birini düşünmek elbette anormal. Yoksa ben deli miyim? Aptal mıyım ben? Geri zekalı mıyım yani? Sanırım evet… Ne bileyim… Neyse.
Kendi kendime konuşuyorum bu aralar. Deli değilim, anti depresan alıyorum sadece, beni biraz sakinleştiriyor. Daha az küfrediyorum böylece… Daha çok müzik dinliyorum bu aralar. Aslında aynı şarkıyı tekrar tekrar dinliyorum demeliyim, dürüst olayım. Hangisi mi? Malum şarkı işte… Midem ağrıyor uzunca bir süredir. Şimdi adını telaffuz edemeyeceğim bir hastalığım varmış. Biliyor musun? Uzun zamandır kimseyle de sevişmedim. Ne bileyim…Neyse.
Böyle kötümser bir adam değildim ben aslında, bilirsin. Çiçekleri severdim, hatta balkonda Vita tenekelerinde büyüttüğüm petunyalarım vardı. Onlar da gitti. Al sana bir çeşit gitmek daha; bitkiler de gidermiş demek. Hiç haz etmesem de kedilerden, bir kedim olsun istiyorum bir süredir. Aptal patileriyle koltuk takımlarını berbat etsin, sağa sola işesin, tüy döksün istiyorum. Gitse bile bir iz bıraksın. Birileri gibi yapmasın yani. Giderken sadece kokusunu değil, komple evi de götürmesin… Dört duvar arasında aptal gibiyim, evsizim.
Bizim onunla şu ana kadar hiç sabahımız olmadı, hiç beraber uyanmadık. Şimdi Tanrı bir tokat daha atar, belki cehennem, cennete döner. Eksikliğimiz bir kez olsun, eksik kalır. Sonra düşlerimiz düşmekten böyle korkmaz. Ben sevilmeyeli çok oldu. Bugünlerde ellerimi ne kadar sıkı tutuyorsam o kadar terliyor. İnsanlar gitmek için gelmiş sanki, gitmek için yollar arıyor.
Ruhumdan aşağı inen bir patikada ölmek istiyorum yer yer, ölümü merak ettiğimden değil, sadece kendi cenazemi izlemek arzusundan kaynaklanıyor bu travmalar. Ayrılığın sarhoşluğundan ölümün sarhoşluğuna uzanan bir yatak köşesinde sevişmemişken ne gerek var böyle zevklere değil mi? Çünkü benim diyemediğim ne çok şey var, bana benim diyen ne çok insan varken. Ölümü paslandıran bir şiir yazmak üzereyken ne gerek var değil mi? Günah işleyecek olduğumda, hep bu şekilde koca bir intiharlar yaratıyorum kendime. Buna hiç kimse inanmasın. Belki de gecenin tam yarısında, kafiyesizliğime uzanıp iki dağ arasında, hikayelerin yolsuzluğunda kaybolmak lazım.
Kapısındaki gülümsemeyi çalmasınlar, ben maskelerimi düşürürüm duruşumun, yüzüm ölüme yakıştığım her an.
Ben ölürüm belki de;
O bir el daha oynasın!
Engin Koray Ünlü