Karin Senz, Korana günlerinde Kaş’a sığınan bir gazeteci, radyo programcısı.
ARD-Alman Radyo Televizyon kuruluşunun Türkiye muhabiri. Korona fırtınası başlamadan, yollar kapanmadan az evvel kendisini Kaş’a atmış. 14 günlük sıkı karantinadan sonra başlamış haber peşinde koşmaya; işte tam o sıra kesişti yollarımız.
Ruhunda habercilik varsa insanın, şairin dediği gibi…
“Sussan olmuyor susmasan olmaz
Dil dursa Hakim Bey tende can durmaz…”
Bizim Karin de durmamış başlamış Kaş’tan haberler yapmaya, köyü-kasabayı dolaşıp insanlara mikrofon uzatmaya.
“Kaş’ta korona günleri ve turizme etkileri” konulu haberi için benimle söyleşi yapmak istedi. Haberin zenginleştirmek için “Kaş’taki ilgili STK ların da görüşleri alınmalı” önerimi kabul ederek Turizm Derneği, Otelciler Birliği, Kaş Sualtı Dalış Derneği Başkanlarıyla da buluştu; çoksesli, kapsamlı bir haber programı yayınladı.
Serde TAKAS ÖYKÜLER felsefesi var; o benle söyleşi yapar da ben durur muyum? Hadi bakalım takas edelim hikayelerimizi dedim ve ben de ona uzattım mikrofonumu, yani telefonumu…
- Hoş geldin Karin, seninle tanışmamız bir KISMET, sen biliyor musun kısmet ne demek?
Hoş bulduk, bilmez olur muyum? Evet, doğru kısmet bence de.
- Nasıl düştü yolun buralara, bu Korona ve karantina günlerinde?
ARD-Alman Radyo Televizyonunun Türkiye muhabiriyim. İstanbul’da yaşıyorum. Haber için kısa süreliğine İran’a gitmiştim. Döndüğüm gün Türkiye’de de vaka görüldüğü ilan edildi. İstanbul Havaalanında hiçbir kontrol yoktu daha. Doğrudan evime gittim ve kendime 14 günlük karantina uyguladım. Sonra dünyadaki gelişmelere bakıp burada da seyahat sınırlamaları falan geleceğini öngörüp, önce Fethiye’ye sonra da Kaş’a geldim. Burada da 14 günlük resmi, sıkı bir karantina uygulandı. Sonrasında herhangi bir belirti görülmeyince sokak iznim çıktı.
- Ve hemen çalışmaya başladın anladığım kadarıyla.
Evet, karantina sonrası işime buradan devam ettim. Çevreyi görmeye, insanlarla tanışmaya başladım. Bir sabah yürüyüşünde tesadüfen senin arkadaşın Monika ile tanıştım… Sonrasını biliyorsun. Böyle böyle birçok insan tanıdım, dost oldum diyebilirim.
- Kaş’tan kaç haber yaptın? Almanya’da ne kadar duyuldu Kaş haberleri?
Biri Türkiye Özel Haberi içinde olmak üzere, 20 ayrı röportajım yayınlandı. ARD yayınlarının Almanya, Avusturya ve İsviçre’de 40 milyondan fazla dinleyiciye ulaştığı hesaplanıyor.
- Klişe soru ama sormasam olmaz: Neden ve nasıl haberci/radyocu oldun?
Meraklı bir çocuktum. Annem bile şaşardı bu halime. Sorunun yanıtı “merak” sanırım.
Genç bir yaşta, daha üniversiteye girmeden, yerel bir radyoda çalışmaya başladım; işin mutfağında yetiştim. Tek başıma, her şeyiyle radyo yayını yapabilecek kadar deneyim kazandım ve bu işi sevdim. Bu deneyim benim işime halen çok yarıyor; örneğin burada her şeyden uzakta, teknik bir personele ihtiyaç duymadan çalışabiliyorum. Sonrasında adım adım daha büyük yayın kuruluşlarına geçtim ve şimdi Almanya’nın bir numarası ARD’deyim. Neredeyse meslekte 25. yılımı tamamlıyorum.
- Radyo muhabirliği ile geçen bunca yılda senin için en ilginç deneyim, anıdan söz edebilir misin?
İşim gereği birçok ülkeden haberler yaptım. Sanırım bunların en ilginci Suudi Arabistan deneyimiydi. Şöyle ki; ARD Kahire bürosunda uzun süreli görevliydim. Oradan birkaç Orta Doğu ülkesine geçerek çeşitli haberler yapma olanağı buldum. Bölgeyi, kültürü, genel durumu az-çok biliyorum sanıyordum…
Suudi Arabistan gidince ön yargılarımın bazıları yerle yeksan oldu; orada insan ve kadın hakları mücadelesi veren her şeyi göze almış kadınlar var. Bunlardan biri, Loujain al-Hathloul, onunla tanışmak ve röportaj yapmak unutulmaz bir deneyimdi gerçekten.
Loujain al-Hathloul, S. Arabistan’ın zengin ve tanınmış bir ailesine mensup güzel bir kadın. İlk bakışta onu Paris Hilton’a benzetmiştim, yaşam standardı bakımından tabii. Çok iyi eğitim almış, ABD dahil dünyanın her yerinde gönlünce yaşama olanağı var. Ama o bunların hepsini elinin tersiyle itmiş ve ülkesinde yaşamayı tercih ediyor.
Konuştukça, tanıdıkça şaşkınlığım arttı. Onun mücadele azmi; ülkesi, insanları için kendi yaşamından vazgeçme tercihi beni çok etkiledi. Ön yargılarımdan biraz utandım. İnsan Hakları, Kadın Hakları ve özgürlük savaşına adamış kendini. Ben röportaj yaptıktan ve ülkeden ayrıldıktan kısa bir süre sonra tutuklanmış ve şimdi hapiste. Ona dair haber linkini paylaşayım seninle. Ama uyarmak zorundayım; okuyacakların içini acıtabilir.
Karin, ya Türkiye dersek, neler anlatırsın?
Türkiye… Gelmeden önceki ve şimdiki fikirlerim çok farklı tabii. Dediğim gibi Ortadoğu deneyimim vardı, “oralar gibidir” diyerek geldim İstanbul’a. Ama birkaç saat içinde Galata köprüsünden İstanbul’a bakınca büyülenmeye başladım ve halen o büyü devam ediyor. İstanbul… Hiçbir yere benzemiyor ve orada yaşamayı seviyorum. Görev süremin tam ortasındayım, 2,5 yıl sonra ayrılacağım için şimdiden üzülüyorum.
Türkiye görevim tam 15 Temmuz 2016 yani darbe dönemi sırasında teklif edildi ama karar bana bırakıldı. Durumun karmaşık ve zorlu olduğunu görebiliyordum, yine de gelmek istedim. İlk bir yılımı ülkeyi, ortamı ve az-çok da dili öğrenmekle geçirdim. Ancak insanların bu kadar kucaklayıcı, bu kadar sıcakkanlı oluşu… Bir Alman için inanılmaz gerçekten. O kadar çok arkadaşım, dostum oldu ki… Çok mutluyum burada. Görev yapmak için zor bir ülke, farkındayım ama ülkenin ve insanlarının güzelliği tüm bu zorlukları unutturuyor.
- Peki, Kaş dersem, ne dersin?
Öncelikle yine insan derim.
Kaş’a daha önce bir kez gelmiştim. Ama bu sefer farklı. Çok kısa sürede bunca arkadaşım, dostum oldu. Herkesten kolaylık, destek gördüm. Köylere gittim, oradaki insanların samimiyetini, yüreklerini, içtenliklerini yaşadım.
Yaptığım haberlerle Kaş bir anda Almanya gündemine girdi desem yanlış olmaz. Tabii Türkiye Almanlar için önemli bir tatil destinasyonu. Covid-19 sonrası insanlar seyahat kararlarını vermek için buralarda durumun nasıl olduğunu merak ediyorlar ve benim bu bağlamda yaptığım haberler epey ilgi görüyor. Burada yaşayan Alman dostlar da yayınları izliyorlarmış, onların yakınları Almanya’dan arayıp “neler oluyor Kaş’ta, hep Kaş’tan haberler geliyor” diye soruyorlarmış. Bir şey olduğu yok, sadece bir ARD muhabiri Kaş’ta geçiriyor bu zorlu günleri…
- Kaş’ta günler nasıl geçti?
Çok iyiydi. Şahane bir manzarada, güneşli açık havada, bisiklet, yürüyüş gibi sporlar yaparak bazen yüzerek geçirdim. Hem çalışıp üretip, hem de bu kadar keyifli geçirmek bu zorlu dönemi… Çok şanslıyım gerçekten… İstanbul’a bayram sonu dönmek zorundayım. Bunun için şimdiden üzülüyorum ama buraya her zaman döneceğim biliyorum; çünkü burada arkadaşlarım var artık.
- Karin, bu paylaşım ve Kaş’ı en güzel biçimde yansıttığın için çok teşekkür ederim. Kaş’taki dostların da seni özleyecek. Yine gel…