Bir gün; bir kitapta, bir gazetede, bir dergide ya da bir broşürde, hatta belki günlerce önünden defalarca geçtiğiniz bir reklam panosunda bile olabilir; bir cümle görürsünüz. Üstelik genelde aklınız kesinlikle orada değilken olur bu. O cümle enteresan bir şekilde bulunduğunuz andan sizi koparır, kendine çeker. Aklınızı toparlayıp sizi çağıran bu harf yığınını dikkatle okuduğunuzda, muhtemelen o cümle içinizde bir yerlere dokunur ve bir yer edinip orada kalıverir.
Yıllar evvel Kül Öykü Gazetesi’nde -aslında defalarca gördüğüm ama o ana kadar fark etmediğim- Nietzsche’den alıntı bir cümle de aynen böyle oturmuştu içime: “Gerçekten kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?”
Türkiye’de bazen seçimler oldu; ondan da önce, o oldu, bu oldu, şu oldu -e bu arada ne Türkiye’yi, ne de dünyayı bir türlü kurtaramadım hani- sonra tekrar şunlar oldu, bunlar oldu, onlar oldu ve belli oldu ki olanlar olmaya devam edecek. Demem o ki; şu güzelim dünyayı doluya koydum almadı, boşa koyuyorum şimdi, o da bir türlü dolmuyor. Kantar bozulmuş demek ki. Ayarları değiştirmek lazım. Yenilenmek için yanıp kül olmam lazım.
Bugüne kadar hiç kitap yakmadım ama kitapların beni yaktığı çok olmuştur. Böyle içimde bir cümle alev alır önce, sonra yavaş yavaş tutuşup başka şeyleri de yakmaya başlar. Fakat beni yakan o cümleyi ben öyle bir severim ki, sırf o cümleyi kurtarmak için söndürürüm ateşi. O yüzden habire tutuşur tutuşur sönerim de, bir türlü kül olacak kadar yanmayı beceremem. Oysa beni tutuşturan cümle bile yanmalıdır içimde. Kül olmalıdır ki yeni cümleler kurayım. Kendi cümlelerimi. İşte ancak o zaman gerçekten anlayabileceğim, kurtarmam gereken tek dünyanın kendi dünyam olduğunu.
Didem Elif
Not: Bu yazı Kül Olup Yanmak adıyla 17 Ağustos 2014 tarihinde bir dergi için yazılmış ve yayınlanmıştı. Bu sene Hıdırellez gecesi yaktığım gönül ateşimin ardından, yazımda geçen kelimelerimin hatta cümlelerimin bazılarını atarak bu denemeyi bir anlamda yeniden yazdım. Hatta başlığı bile değiştirdim. Yani olur bazen. Kendi dünyanı kurtarmak için seni tutuşturan cümleyi bile yakarsın içinde…
Sevgilerimle…
Resim: Didem Ünlü, “Ayna”, 2011
Elifçim… şimdi buraya yazmazsam olmazdı. O kadar güzel ki bu yazın! Yani 2014’de kül olup yanmadan olmaz kararının meyvelerini toplamaya başladığını yazıyorsun, bize yüreğini açıp içsel deneyimini paylaşıyorsun ki… Bu paha biçilmez; hem senin için, hem okurların bizler için. Bu bir umut, bu bir çıkış yolu, bu bir ışık tutmak özgürleşme ve özgür yaratım yolunda olanlara. Teşekkürler…
Teşekkür ediyorum Meral hanım. Bu anlamda kibriti uzatan elleriniz dert görmesin. Siz anladınız beni. Sevgilerimle…