Bayındır’a, Hatçe’ye gittik dün,

Karakeçilerin, oğlakların arasından,

Cennet içinde zorlu yaşam.

Keçiler peşinde yalnız bir kadın,

Yol kenarında dökük taş evde,

Bayam topladı bize, akşamın alacasında.

Keçi gibi olmuş zaten;

İnatçı, kıvrak, korkusuz, atak…

Evine davet etti, çay içmeye, “ekmek yemeye”

Keçi çobanı Hatçe.

Yaşı elliye bir kalmış,

“Ömür geçti böyle” diyor,

Laf arasında sıkça.

Takma dişleri eğreti ağzında,

Ucuza yapmış bir acemi, besbelli.

Zümrüt bir manzarada,

Eve kol kanat, yorgun palamut ağacı,

Altında kara gövdeli süt kazanı,

Ocaklığın üstünde.

“Çete Hatçe” adını hak ediyor ama

“Can Hatçe” derdim bana sorsalar;

Eyvallahı yok kimseye,

“Bi başına mısın, yok mu kimin-kimsen” deyince

“Var, var emme, netçen, kime gitçen,

Hepiciğinin uşağı-devşeği var” diyor.

Feride gibi açık edemiyor, koca istediğini,

Halide gibi de değil Hatçe.

Hatçe gerçek, Hatçe deli!

Belki de delikanlı ellisinde…

Meral Çiyan Şenerdi

Mayıs, 2007

 

1 YORUM

  1. Bir hikayelerinin olduğunu bile farkedemeden göçüp gidecek hatçeler. Belki bir şairin dizesinde, bir iki kırık dökük imge yalnızca..
    Lakin ulaşacak bizden sonrakilere, o kara keçinin ardındaki sabır..

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu girin.
Lütfen adınızı giriniz